entry'ler (81)

başlık listesine taşı
  • anket başlıklar

    iq sözlük özelinde çok fazla olmalarının bozucu bir etkisi olacağını düşündüğüm başlık türüdür.

  • sinema tarihinin en güzel müzikleri

    epik müzikte basil poledouris'in conan the barbarian soundtrack'ini tek geçerim.

    https://www.youtube.com/watch?v=0zoh0gQCu6k

    duygusal ve mistik olarak crouching tiger, hidden dragon'ın şu temasını çok beğeniyorum.

    https://www.youtube.com/watch?v=fkxJ2qaj17c

    marş müziğinde elbette star wars - imperial march derim.

    https://www.youtube.com/watch?v=-bzWSJG93P8

    gizemli ve marşsı bir tema içinse, danny elfman - batman theme aklıma gelir ilk.

    https://www.youtube.com/watch?v=kRZAk2rfESU

    80'ler tutkunu biri olarak voyage of the rock aliens müzikalindeki çoğu şarkıya bayılıyorum. başta şu gelir.

    https://www.youtube.com/watch?v=sJZC54x1SVY

    michael jackson'ın captain eo filminde yer alan ve az bilinen bu şarkısı da bambaşka bir 80'ler harikalığıdır.

    https://www.youtube.com/watch?v=NXd2A7Jd1kU

    yine 80'lerden. en çok izlediğim film olan the lost boys filminin soundtrack'ını da çok seviyorum. favorim şudur.

    https://www.youtube.com/watch?v=mrMLMV6E4CM

    rain man filminin temel tema müziğine aşırı bayılıyorum. bunu kanal d ana haber sonunda çalıyorlardı yanlış hatırlamıyorsam, ta 90'larda ve/ya 2000'ler başlarında.

    https://www.youtube.com/watch?v=8BvBBBa_0BI

    bir h.p. lovecraft uyarlaması olan the resurrected filminin müziklerini de çok seviyorum.

    https://www.youtube.com/watch?v=bDL3T7s1qPg

    son olaraksa şunu bırakayım. daha çok çıkar da bir yerde durmak lazım. bu filmi çoğumuz çok seviyoruzdur diye tahmin ediyorum. benim favori filmimdir.

    https://www.youtube.com/watch?v=yC4LceMLOls

  • !felsefeye dair mizahi paylaşımlar

  • touche

    ingilizceye de geçmiş bir sözcüktür. yeri geldiğinde kullanılacak net alternatif bir kelime veya kalıp düşünemiyorum. good point falan denebilir de "touché" başka be.

  • black mirror

    bu sezonu da beğendim ben ama diğer sezonlar kadar değil. bariz bir, "ne yaparsak yapalım nasıl olsa izlenecek." rahatlığı gelmiş, anlaşılan. bu gibi çok popüler şeylerde bu normal; genelde olur. gene de 7.5/10 veririm. black mirror'ın ölüsü 7/10 alır zaten. ancak yaratıcısı işi bırakırsa ve diziyi devam ettirirlerse kötü bir şeyler olabilir yapımın devamında.

  • julia kristeva

    1960'larda intertextuality (metinlerarasılık) tabirini akademik literatüre kazandıran kişidir. postyapısalcılığın önemli kavramlarından biri olan metinlerarasılık ekseninde, metinler tek başlarına duran ve lineer mahiyette üretimler değillerdir. yani, new criticism (yeni eleştirici) akımının bir nevi antitezi gibidir intertextuality; bu eleştirel kurama (metinlerarasılık) göre metinler, çağdaşı ve/ya öncesinde üretilmiş başka metinlerden ve sosyokültürel bağlamlardan soyutlanarak incelenemez. elbette antik zamanlara kadar bu konunun izleri sürülebilir ve bu isim konmadan evvel ferdinand de saussure, mikhail bakhtin ve roland barthes gibi isimler aslında bu bağlamda teoriler üretmişlerdir ama bu terim, kristeva'nın icadıdır. kendisi, sadece bu ismi koymakla da kalmamıştır; mühimsenesi bir boyutta geliştirmiştir de.

  • !iqsözlük'teki sessizlik

    ben de henüz toparlayamadım tam kendimi.

    yakında dönerim herhalde.

    kitap okuyup film de izleyemedim günlerdir.

    eskisi gibi belki daha iyi olur burası yakında bence.

    olmalı yani.

  • !ikinci tur sonucu ne olur?

    az da olsa kazanma ihtimalimiz olduğunu düşünüyorum. şu anda demokrasinin bitebileceği, modernliğin yerini salt gericiliğin alabileceği, tek adamlık sisteminin sınırsız güçleneceği gibi konuları yineleyerek bizim tarafa oy çekemeyiz. rte'ye oy verenler, bunları bilerek ve isteyerek veya kabullenerek rte'ye oy verdiler zaten ve gene verirler.

    ekonominin tamamen çökebileceği üzerinden gidilmeli. bu da bir işe yaramayabilir elbette ama ben bu konu üzerinden gidiyorum.

    https://twitter.com/.../status/1659095319198441473?s=20

  • !akp iktidarının son gününden notlar

    tüm benliğimle istediğim şeydir.

  • !entel turnusolu

    internet çağında entelektüel taklidi yapmak kolay ama bunu entelektüellere yedirmek zor. genel halk kitlesine yedirebilirsin ama. bu da yeterli zaten popüler biri olmak istiyorsan.

    yani internet çağında google, sözlükler hatta şimdi bir de yapay zeka hizmetinde.

    bir de imaja asla aldanmamak gerekir. entel imajlı kişilerden çok sayıda boş beleş insan çıkıyor.

    seri bir yazışmada birinin gerçekten entelektüel olup olmadığını rahatlıkla anlarım.

    benim en bariz çakma entelektüel olarak gördüğüm kişiler, batı ne derse hap gibi yutup sindirdiklerini de kendi düşüncesiymiş gibi anlatanlar.

    örneğin biz bir orta doğu ülkesi değiliz. batı öyle söylüyor, haritalarında/kategorilendirmelerinde de öyle gösteriyor. wikipedia vb. platformlarda da bir orta doğu ülkesi olarak gösteriliyoruz. ama bu doğru değil. hint bir entelektüel arkadaşım var. bize göre siz bir eurasia ülkesisiniz dedi. bu arada yanlış anlaşılmasın, kepaze bir ülkeyiz ama teknik olarak bir orta doğu ülkesi değiliz.

  • ifade özgürlüğünün sınırları

    benim bu konudaki tavrım çok net: sınırsız ifade özgürlüğü.

    ama iş ifade etmekten başka elementler barındırıyorsa işler değişebilir. örneğin kitlelerin algısını yönetmek, kendinden deneyimsiz ve naif insanları organize edip onları şiddete veya suça yönlendirmek gibi şeyleri hoş göremem.

    ayrıca, internet platformlarında yazılanlar/söylenenler silindiğinde (sansürlendiğinde), burada özgürlük yok diye isyan edilmesine de genelde gülerim. özellikle kuralları net olan platformlarda kurallara uymazsanız, moderasyona kızamazsınız. zira sizin o kuralları bilerek orada yazıyor olmanız gerekir. ha, kuralların bazıları saçmadır. o zaman da, orada yazmazsın mesela.

    ifade özgürlüğü karşılığında sınırsız saygı ve anlayış beklemek de bana çok naifçe geliyor. yani birinin anasına küfretme özgürlüğün var tabii, ama bunu yaparsan ve ağzının ortasına yumruğu yersen veya yazılı bir ortamda karşındaki sana sözlü olarak saldırırsa veya moderatörler sizi platformdan atarsa pek de ağlamayacaksın. kendini ifade etme hakkın varsa, insanların da sana istediği reaksiyonu verme hakkı vardır ve moderatörlerin de gerekli yaptırımları uygulama hakları vardır.

  • !seçime 4 gün kalması

    ben de gündemden pek çıkamadım bu ara bu sebeple. sözlüğü de epey boşlamış oldum.

    cumhuriyet tarihimizin en önemli seçimi, net.

    hala %15'lik bir kararsız seçmen grubu olduğu söyleniyor.

    ilk turda rte'nin gitme ihtimalini daha fazla görüyorum an itibarıyla.

    lakin belli de olmaz diyorum.

    umarım tahmin ve temennim gerçekleşir.

    ikinci tura kalırsa seçim, sonuçta bir değişiklik olmayabilir ama ülke daha fazla karışabilir.

    bunlara hiç gerek kalmaması dileğiyle.

  • !en büyük korkunuz nedir?

    selakofobim var. köpek balığı korkusu. bence benimkisi salakofobi zira salakça bir fobi; yüzdüğüm hiçbir denizde köpek balığı saldırısı olmuyor. jaws filmleri yüzünden oldu.

    fobilerden soyutlarsak, en büyük korkum aklımı kaybetmek. sonra da ömür boyu acı çektirecek bir hastalığa/rahatsızlığa yakalanmak ve ömür boyu tutsak edilmek.

    küt diye ölmekten korkmam ama geride kalan sevdiklerim üzülür diye çekinirim.

  • 14 mayıs 2023 genel seçimleri

    daha önce sözlükte bir başlıkta demiştim: seçimler temiz olursa başımızdakiler bu sefer kuvvetle muhtemelen kaybedecekler.

    abd, trump'ı ilk seçimde başından attı. ingiltere/britanya, boris johnson'a aynı şeyi yaptı. biz ise neredeyse çeyrek asırdır bunu yapamıyoruz. ama böylesi bir rejimin nelere yol açtığını ve daha da açabileceğini uzun süreli ve derin bir mahiyette deneyimlemiş olduk. rte ve a. hitler arasında paralellik çizmem normalde ama alman halkı bir daha öyle birini başına getirmez muhtemelen. umarım biz de gereken dersleri çıkartmışızdır.

    hayırlı olsun. 15 mayıs'ta aydınlık yarınlara yürüme temennisiyle...

  • william shakespeare

    1564 - 1616 seneleri arasında yaşamış olan ingiliz oyun yazarı, aktör ve şairdir. modern tiyatronun en büyük ilham kaynağı olduğu söylenir ve yüzyıllardır sayısız sanatçıya ilham olmuştur ve halen de olmaktadır. geoffrey chaucer, ingiliz dilinin babasıysa, william shakespeare de "lord"udur. kendisinin ingilizce'ye yaptığı katkılar muazzamdır ve zaten m.w.s'nin 69.000 veya 70.000 kelimelik bir ingilizce hazinesi (vocabulary range) olduğu ve eserlerinde bunun 40.000'e yakınını kullandığı söylenir. ayrıca m.w.s., ingilizceye çok sayıda sözcük de kazandırmıştır. m.w.s. derken, türkiye'nin muhtemelen en önde gelen shakespeare uzmanı, üniversitede hocamdı. o, bu usta yazarın mektuplarının sonunda m.w.s. yazdığını söylemişti bize. "master william shakespeare"ın kısaltılmışı olduğu tahmin ediliyormuş bu ama "mocker william shakespeare" neden olmasın? yoksa çok mu uçukluk yaptım, heheh.

    o dönemlerde normalde 15-16 yaşına kadar gramer okuluna devam edilse de, william 13 yaşındayken babası finanslar sıkıntılar çekmeye başlamıştır ve bunun neticesinde bu ozanın eğitim-öğreniminin erken sonlandığı düşünülmektedir. bu yerel okulda latince, bazal yunanca, tarih, klasik edebiyat ve şiir öğrenimi gördüğü söylenmektedir shakespeare'in.

    1582'de evlenmiş ve sonra çocukları olmuştur bu edebi figürün. evlendiklerinde william 18, eşi anne hathaway ise 26 yaşındadır.

    1587 senesinde ise ailesini yanında götürmeden londra'ya gitmiş ve buraya yerleşmiştir yazar. burada önemli eserler üretmiştir ve gelişinden yalnızca birkaç sene sonra londra'nın tüm tiyatro sahnelerine eşsiz ve silinemeyecek damgasını vurmuştur.

    kariyeri boyunca 37 tane oyun yazmıştır ve bu ortalama kabaca, senede 1.5 oyun yazdığını gösterir. bazı uzmanlar shakespeare'in 20 kadar daha oyun yazdığını ama bunların "kaybolduğunu" söylerler.

    belki de ozanın bu kadar üretken olabilmesindeki sırrı, yazdığı oyunlardan sadece 2 tanesinin hikayesinin (plot) orijinal olmasıdır (love's labor's lost ve son oyunu the tempest). aslında kendisi, ilk oyunlarını yazmada zorlanmıştır (yavaş kalmıştır) ve bunun sebebi olarak da "white verse" kullanımında sıkıntı yaşaması gösterilir. zamanla bunu aşmış ve belli teknikleri manipüle etme ve yazdığı eserin dramatik yapısına uydurmada ustalaşmıştır.

    yüksek lisans eğitimimde/öğrenimimde, drama ve italian neorealism (film) uzmanı olan abd'li profesör bir hocam olmuştu. kendisi, shakespeare'in, tarihin en büyük/önemli 3 oyun yazarından biri olduğunu söylemişti. bunlardan bir diğeri irlandalı george bernard shaw ve sonuncusu da yanlış hatırlamıyorsam alman bir yazardı (bu aklımda kalmamış maalesef).

    shakespeare'in, dünya kültürüne attığı imza gerçekten de inanılmazdır. hayatında bu yazarın herhangi bir eserini okumamış birinin bile yaşamı; m.w.s.'nin hayatı, ölümü ve aşkı yansıtışından mistik mahiyetlerde etkilenmiştir/etkilenmektedir, bana sorarsanız.

/ 6 »