• benim gövdem yıllar boyu sevmekle tarazlandı
    öyle bir çalımlarla gecenin çitlerinden atlardım
    bir güneş sayardım kendimi denizin karşısında
    çünkü çam kokularına sürtünüp ağırlaşan ruhların
    inanmazdım dosyalara sığacağına
    gittikçe ışıldardım dükkânlar kararırken
    hüznün o beyaz etrafına sakallarım batardı

  • yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylan
    beni artık ne sıkıntı ne rahatlık haylamaz
    çünkü ben ayaklanmanın domurmuş haliyim
    yürüsem rahmet boşanacak.
    ve sana bir karşılık vereceğim

  • dişlerimiz arasındaki ceset,

    nezaketten, haklılardan yanayızdır hepimiz
    sevinmemiz çapkıncadır, ağlatır bizi küpeşteler
    yaşamak deriz -oh, dear- ne kadar tekdüze
    katliamlar ne kötü be birader

  • mataramda tuzlu su,

    zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
    uyrukların içinde uygunsuz biriyim
    vahşetim
    beni baygın meyvaların lezzetlerinden kopardı
    kendime dünyada bir
    acı kök tadı seçtim
    yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
    uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

  • bakın, bulduğum her gerçeği delik deşik ediyor
    kayboluş kapımı sürgüleyen bir vaşak
    her sevincimi viran eden bu hayvan
    yalanlar içinde boğulmamı önlüyor
    ondan kurtulacak olursam biliyorum
    beni yaşamakla coşturan
    bir kaynak keşfederim
    ondan kurtulduğum an
    bütün boyutlarımı
    kaybederim.

  • körüm, o halde karanlık niye benden kaçıyor?
    sağırım, nasıl oluyor da uğultum uzaktan
    beni çağırmaktadır?
    göklerin çökeltisinden başkaca soy
    toprağın tortusundan gayrı hısım bilmeksizin
    iniyorum kirli eteklerine
    beni emziren kaltak şehrin
    iniyorum ama indirilmedim
    iniyorum çalıntı tahtımı terk ederek

  • başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
    ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
    düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
    siz gidin artık
    düşman dağıldı dedikleri bir anda
    anlaşılıyor
    baştan beri bütün yeni düşenlerle
    aynı kışlaktaymışız
    incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
    sevinç günlerine hürya* doluştuğumuzda
    tek başınayız.

    kaynak
    şule yayınları, bir yusuf masalı, sf.30.

  • kargaşa.
    anılacak günlerim olmadı mı benim?
    ayaklarımın korkusuzca çiçeklendiği,
    silahıma yapışıp sabahın serinliğini
    beklediğim,
    kuzey gemileriyle sağır olduğum günler,
    sepet örmeyi unuttuğum günler olmadı mı?
    ey geceyi ve kahverengi bir düzeni taşıyan ellerim!
    yüzümün uğultusuyla şaşırtın beni.
    o karanlık ormanı yangına vurun.
    çünkü ben de kaçarken ardımda kalanları yakıyorum.
    ama iyi biliyorum yıldızları,
    ama yıldızların tanrıların da üstünde parladıklarını,
    anılacak günlerimin gitgide yokolduğunu biliyorum.

    kargaşa.
    ve kolayca yıkılan inançlarım benim,
    benim en sağlam ve dağınık ellerim.
    sabahı nasıl tetikte bekliyorum.
    şafakla damar damara seviştiğini görmek için bilgeliğin.
    ve onarıyorum nasıl hızla kendi gücümü.
    nasıl bir soylu boşluğa çılgınca kayıyorum.
    ey yangınlar artığı!
    her yangından arta kalan bir şey,
    her yangından arta kalan gerçek şey,
    çoğalt beni.

    (bkz: yıldızların uzaklığına övgü)
    (dünyanın en güzel başlığı.)