• kitap okumak bir alışkanlık meselesi değil bana kalırsa bir merak meselesi. hayal gücünün ya da hakikatin arzusu olmadan bir diğer insanın sayfalarca yazdığı metni okumaya çalışmak kendi kendine işkence etmektir.

    araştırma kitapları isteniyorsa bence önce soru belirlenebilir. ben ne öğrenmek istiyorum? bunun yanıtını bulduktan sonra kitap bulmak kolay. aynı şeyi edebiyat için de söyleyebiliriz. hangi edebi tür senin ilgini çekiyor? şiir, roman, hikaye? önce bunlara birer şans verip deneye yanıla ilerlemekte fayda var.

    bu başlığı okuyacak eşe dosta önerim evvela şununla yüzleşmenizdir: okumak, izlemek gibi pasif bir eylem değil, satranç gibi aktif bir eylemdir. bu sebeple de beyni çok yorar. eğer beyninizi yormak istemiyorsanız yahut zaten beyniniz çok yoruluyor da sadece dinlenmek istiyorsanız açın efendi gibi tv izleyin. yok eğer gerçekte bunu yapacak beceriniz ve enerjiniz varsa ondan sonra yukarıda saydığım süreçten ilerleyebilirsiniz.

  • bir keresinde 3 sene... evet üç sene... hiç kitap okumamıştım.

    ben okumayı, stephen king ile sevmiştim ergenken. çocukken kitap okumayı hiç sevmezdim. abim mesela deliler gibi kitap okurdu çocukluğundan beri, benim hiç ilgim yoktu buna.

    stephen king'e müteşekkirim yani.

    korku edebiyatında clive barker'ı keşfedinde, king'in değeri epey azaldı gözümde ama hala severim adamın hayal gücünü ve bazı kitaplarını. bir de twitter'dan takip ettiğim kadarıyla king gerçekten etik değerleri yüksek ve zeki biri. yani cidden öyle. hatta burada bazı yazdıklarından bahsetsem çoğu kişi inanamaz. yani tabii adam artık süper zengin ve kitapları satmasa da olur ama gene de inanılmaz şeyler yazabiliyor ve ülkesini acımasızca eleştirebiliyor.

    öneri... bana göre kitap okuma alışkanlığını herkes kazanabilir ama "giriş" için uygun bir şeyler bulmak lazım.

    örneğin, ingiliz klasiklerinden jane eyre, daha sıcak ve sürükleyici "drama" sevenlere daha uygundur, wuthering heights ise entrikalı kurguları sevenler için biçilmiş kaftan olabilir. bu sadece bir örnek. yani aslında, bazen de denemeden bilemezsiniz. "şu bana göre değil." deriz ama ona bayılabiliriz de. bu işin bir matematiği yok bence.

    modernizm ve postmodernizm arasında bir nevi köprü kurabilen the magus kitabı çok iyidir mesela. john fowles, burada harika bir denge sağlamış gerçekten. böyle eserler önemlidir. mesela ben 70'lerin progressive rock'ına uzakken, fransız saens grubunun escaping from the hands of god albümünü keşfetmiştim ve o, modern ve klasik arasındaki bir köprü gibi olmuştu benim için. sonradan, eski senfonik rock'lara da geçişim rahat oldu.

    mervyn laurence peake'nin gormenghast üçlemesini de önerebilirim. acayip iyi tasvirleri ve özgün bir üslubu var.

    kurgusal olmayan kitaplarda kişinin işi daha kolay kanımca. bir konuya ilgi duyuyorsanız, o konuyla ilgili bir kitap okuyun. internet çağında zaten seçmeniz gayet kolay. böyle şeyler okumadan önce, güvenilir ve doğru bilgiler veren şeyler seçtiğinize emin olun tabii. yani, "book review"lar okuyabilirsiniz önceden ve öyle seçebilirsiniz okuyacağınız kitabı.

    kitap okumak harika bir şey ve insana çok şey katıyor. ama bir insan, kitap okumadan da mutluysa, ne mutlu ona. anadolu lisesi hazırlık (ilkokul 5 sonrasıydı bizim zamanımızda) sınıfından beri sıra arkadaşım, hatta üniversitede de fakülte ve ev arkadaşım olan biri hayatında hiç kitap okumamıştı. cidden 0 yani. ama gördüğüm en zeki insanlardan biriydi. bilgisayar oyunları oynuyordu tüm gün. öyle de yaşanabilir bence. yani kişisel tercih...

    şu anda twitter gibi platformlardan da çok güzel bilgilenilebiliniyor veya aeon.co, psyche.co gibi sitelerden bedava harika makaleler okunabiliyor.

    gene de kitap okumaktan mahrum kalmak istemezdim...

  • meraklı bir iştahla okuma listesini takip eden yazarların zaman zaman yavaşlamaları bence çok büyük bir problem değildir. uzayan reading slump biraz kötü hissettirebilir.
    ben kitap okuma seansını, sevdiğiniz bir başka şeyle birleştirdiğiniz bir rutin oluşturmanızı tavsiye edebilirim. benim şahsen işimin olmadığı her sabahın ilk saatleri kahve-kitap saatleridir.

  • okumak alışkanlık değil vasıflı beynin ihtiyacı, tatmin aracıdır. aklı başında, meraklı, hayaller kuran, bildikçe kendini iyi hisseden, meğer ki işi okumak olmayan birinin geçimini sağlama dışındaki zamanının çok büyük kısmını, her fırsatta okumaya ayırmıyorsa zaten saydığım vasıflara haiz değildir. şans şu ki kişide bu vasıfların birazı bile varsa okuma ile aralarındaki korelasyon sebebiyle biri geride kalanı çekecek, birlikte ilerleyecek ve alışkanlık dediğiniz şey böyle oluşacaktır.

  • ilk başta öğretilmiş bir alışkanlıktır. yetiştiğiniz insanların okuma alışkanlığından da etkilenir . eğer ki henüz küçük bir çocukken elinize verilip yanınızda sizinle beraber okunuyorsa, size hediye ediliyorsa ve ballandıra ballandıra anlatılıyorsa kendinizi öğrenmekten alamazsınız. yepyeni bir dünyaya açılan kapının tadını alan çocuk, sonraki yıllarında da bu tadı bırakamaz ve tattıkça tatmak ister. bağımlılıktır. elinde somut bir kitap olmasa bile hiç durmaksızın okuma halinde bulur kendini ve yaşamını/seçimlerini şekillendirmesinde bu büyük bir rol oynar.

    ikinci olarak da, tabii en önemlisi, büyük bir açlık ve özlem vardır okuyanların içerisinde ve bu bağımlılıkta. açlık, hem bilgi hem de hislere ve bu nedenle yeni olan her şeye duyulan bir şeydir. bu hislerden de özlem gelir; hiç bilmediğin yerlere ve tecrübe etmediğin yaşamlara duyduğun özlemi ve empatiyi de böyle karşılamaya çalışırsın. yani bilmediğin bir özlemin aynası olur kitaplar.

    peşi sıra bitmek bilmeyen bir kitap alma hastalığını da getirir. araştırdıkça araştırır ve aldıkça alırsın. herkesin oturtamadığı bir şey olmasının nedeni de, hem öğretilmemesi hem de ilgi, merak ve hayal gücünün açlığının bu kişiler için bir yerde sınırlı olmasındandır. öğretilmemesinin tek başına bir neden olmadığını düşünmem, ileri yaşta öğrenme merakına sahip insanların bu alışkanlığı edindiğini gözlemlediğimdendir.

    arada sırada ciddi reading slump'a girildiği olur, can sıkıcıdır ama damağınıza uygun tek lokmalık bir kitapla çıkılabilir. (neden yemek terimleriyle gidiyorum bilmiyorum)

    bir de vakti zamanında çok okuyup yaşlandıkça bu alışkanlığı körelmiş insanlar mevcut. yeterinden fazla okumalarına (ki bu pek de mümkün bir şey gibi değil), bir süre sonra teknolojinin hayatlarına girmesine veya yoğunlukla gelen zihin yorgunluklarına veriyorum. çünkü hala gündelik yaşamlarında araştırmayı bırakan kişiler değillerdir.

  • alışkanlığı sekteye uğrayanlar, sosyal medya vb gibi dikkat dağıtıcı unsurlardan etkilenenler ya da çabuk sıkılanlar için bir diğer önerim tercihen biri kurgu diğeri kurgu dışı iki kitabı aynı anda okumaları. böylece birinin verdiği zihin yorgunluğunu diğeri ile dinlendiriyor ya da birinden sıkıldığınız anda zaman öldüren bir aktiviteye sarmak yerine diğer kitaba geçerek okuma aktivitesini sürdürebiliyorsunuz.